İngiltere'den 1 numaralı en çok satanlar Deneyimli psikoterapist Philippa Perry, işini ve aile hayatını dokunaklı bir şekilde anlatıyor ve kendi çocukluğumuzdan acı verici deneyimler yaşamaktansa nasıl iyileştiğimizi ortaya koyuyor. Kendi yetiştirme tarzımızın çocuklarımızla ilişkimizi etkilediğini fark edersek, hatalardan ders çıkarabilir ve onları uydurabiliriz. Olumsuz davranış kalıplarından nasıl kurtulacağımızı ve dürtüsel duygularla nasıl başa çıkacağımızı öğreniyoruz. "Bize kendimize, çocuklarımıza ve kendi ebeveynlerimize karşı nazik ve bağışlayıcı olmayı öğreten nazik ve bağışlayıcı bir kitap
John Strelecky 1969'da Chicago, Illinois'de doğdu ve şu anda Florida'da yaşıyor. Uzun yıllar iş hayatındaydı, ta ki 33 yaşında yaşamı değiştiren bir olay onu Dünyanın Kenarındaki Kafe 'nin hikayesini yazmaya götürene kadar. Bu noktaya kadar yazar olarak hiçbir tecrübesi yoktu. Ayrıca herhangi bir üniversite yazma seminerine de katılmamıştı.Yayınından itibaren bir yıl içinde, ağızdan ağza kitap tüm dünyaya yayılmış mıydı? Antarktika dahil her kıtadaki insanları memnun etti. Ayrıca en çok satanlar listesinde birinci sırada yer aldı ve 30'dan fazla dile çevrildi.
Bu arada John, mesajları milyonlarca insanı hayatlarını kendi tarzlarına göre şekillendirmeye teşvik eden başka kitaplar da yazdı. Çalışması nedeniyle, Oprah Winfrey, Tony Robbins ve Deepak Chopra gibi kişiliklerin yanı sıra liderlik ve kişisel gelişimde en ilham verici yüz kişiden biri olarak kabul edildi. Bütün bunlar hala ona dokunuyor ve onu şaşırtıyor.
Yazmadığı zamanlarda ailesiyle sık sık dünyayı dolaşıyor.
Kalıcı Sonuçların Sırrını Keşfedin
Atomik Alışkanlıklar size alışkanlıklarınızdan zarar değil, fayda göreceğiniz şekilde hayatınızı yeniden tasarlamayı öğretecek.
Hedefleriniz ne olursa olsun, Atomik Alışkanlıklar size her geçen gün %1 daha iyiye gitmeniz için etkisi kanıtlanmış bir çerçeve sunuyor. Şimdi arkanıza yaslanın, alışkanlıkları şekillendirme konusunda dünyanın önde gelen uzmanlarından biri olan James Clear'dan, iyi alışkanlıklar edinirken kötü alışkanlıklardan kurtulmanın yollarını öğreneceğiz.
Clear, karmaşık konuları günlük yaşamda ve iş hayatında kolayca uygulanabilecek basit davranışlara indirgeme konusundaki başarısıyla tanınmış bir isim. Atomik Alışkanlıklar kitabında, iyi alışkanlıkları kaçınılmaz, kötü alışkanlıkları ise imkansız hale getirmek için kolay anlaşılır bir kılavuz yaratmak amacıyla biyoloji, psikoloji ve nörobilim alanlarında doğruluğu kanıtlanmış fikirlerden faydalanıyor.
Bu kitap size,
- rutininiz bozulduğunda bile yeni alışkanlıklar için nasıl zaman yaratacağınızı,
- motivasyon eksikliği ve iradesizliğin üstesinden gelmeyi,
- ortamınızı başarıya ulaşmanızı kolaylaştıracak şekilde tasarlamayı,
- yoldan çıktığınız zaman kendinizi nasıl toparlayacağınızı ve çok daha fazlasını öğretecek.
İster şampiyonluk elde etmeyi amaçlayan bir takımın üyesi olun, ister sektörüne yön vermeyi umut eden bir şirket yöneticisi, ister sadece sigarayı bırakmayı, kilo vermeyi veya stresi azaltmayı hayal eden biri, Atomik Alışkanlıklar bir yandan ilerlemeye ve başarıya bakış açınızı değiştirirken bir yandan da alışkanlıklarınızı değiştirmek için ihtiyacınız olan araç ve stratejileri sunuyor.
“Gençliğimde gergin, stresli, mutsuz günlerim çok oldu. Kendimi suçlu hissettiğim, değersiz gördüğüm dönemler yaşadım. Şimdi hayatım anlamlı, coşkulu ve şükür duygusuyla dopdolu... Neden? İçinde yaşadığım koşulların iyileşmesinden mi? Geliştirdiğim farkındalıkların sonucu mu?”
Doğan Cüceloğlu
Doğan Cüceloğlu, yalnızca psikoloji kariyeriyle değil, insan hayatına dokunan ve insana dair her hikâyeden şifa çıkarabilen bilgeliğiyle bu coğrafyanın en önemli ilim insanlarından biri. Seksen yılı aşkın ömrünün bir birikimi olarak, şimdi herkesin merak ettiği “hayati” sorulara en samimi cevaplarını sunuyor. Herkes gibi aslında o da hâlâ savaşıyor, keşfediyor, hayata değer katıyor.
Hayatın anlamı nedir?
İnsan kendini nasıl geliştirir?
Umutsuzluk nasıl aşılır?
İçimizdeki öz nasıl ortaya çıkar?
Çevremiz bizi nasıl etkiler?
Kime akıl danışılır?
Yaşam neleri ödüllendirir?
Zihin nasıl işler?
“Biz” olmak için neler yapılmalıdır?
Ömür yolculuğunda neyin önemli olduğunu anlamak, keşif ve merak duygularına sahip çıkmak bir hayatı “kıymetli” kılmak için en önemli meziyetler arasında. Elinizdeki rehber niteliğindeki kitap, yaşamı boyunca bu meziyetlerin peşine düşmüş ve her ânına onları ilmek ilmek işlemiş Doğan Cüceloğlu’nun, Deniz Bayramoğlu ile sohbetlerinden oluşuyor ve herkese şu soruyu soruyor: “Zorluklarla başa çıkmaya, içindeki gücü keşfetmeye VAR MISIN?”
İşte size iyi bir haber ! Kendinizi kaygı, suçluluk, kötümserlik, erteleme, düşük özgüven saygısı ve depresyonun diğer ‘dipsiz kuyularından’ ilaçsız kurtarabilirsiniz. İyi Hissetmek’te, psikiyatrist Dr. David D. Burns duygularınızı harekete geçirecek ve hayata daha olumlu bakmanızı sağlayacak, bilimsel olarak test edilmiş teknikler sunuyor.
- Duygudurumunuzdaki dalgalanmaların nedenlerini anlayın!
- Olumsuz fikirleri kafanızdan silip atın!
- Suçluluk duygunuzla başa çıkın!
- Sevgi ve onay bağımlılığınızın üstesinden gelin!
- Özgüveninizi arttırın!
- ‘Hiçbir şey yapmamak’ ile baş edin!
- Depresyonun acı veren girdabından kurtulun!
"Genel olarak herkesçe kabullenilmiş Buddha imgesini aşan bir Buddha yaratmak, daha önce eşine rastlanmamış büyük bir başarıdır. Siddhartha, benim gözümde, Kutsal Kitap'tan kat kat üstün bir ilaçtır..." XX. yüzyılın en önemli romancılarından Henry Miller'a bu sözleri söyleten Siddhartha, 1946 Nobel Edebiyat Ödülü sahibi Alman yazar Hermann Hesse'nin başyapıtıdır. Birinci Dünya Savaşı'nı izleyen yıllarda insanları yaşamlarını yeniden kurmaya çağıran, Doğu gizemciliğini yücelten Siddhartha, kuşaklar boyunca bir kılavuz kitap olma özelliğini korumuştur. Siddhartha'da, Buddha'nın yaşamının ilk yıllarını şiirsel bir üslupla anlatan Hesse, insanın öz benliğini bularak uygarlığın yerleşik biçimlerinden kurtulmaya çalışmasını işler. "Bu kitapta," der Hesse, "tüm dinlerde, insanların benimsediği tüm inanış biçimlerinde ortak olan yanı, tüm ulusal ayrımları aşan, tüm ırkların, tüm bireylerin benimseyebileceği şeyi yakalamaya çalıştım."
Daha anlamlı yaşamak için İlber Ortaylı'dan tavsiyeler.
"Cesur olun. Kendinizi rahat hissettiğiniz alanın dışında pencereler açın. Farklı dünyalarla ancak böyle tanışırsınız. Ben hep yerimde dursaydım, dünyamı değiştirecek insanları aramasaydım, bugün tanıdığınız ben olmazdım. Bir insanın bittiği an, miskinliğe esir olduğu andır. İnsan, konforundan vazgeçmeyi göze almalıdır. Kendi dünyasını yerinden kendisi oynatmalıdır."
- İlber Ortaylı
İlber Ortaylı, yediden yetmişe herkesin faydalanacağı, bilge şahsiyetinden ve yaşam tecrübesinden süzülen tavsiyelerden oluşan bir eserle karşımızda. İlber Hoca bu kitapta, bir insanın, çocukluktan itibaren hayatın hemen her alanında ihtiyaç duyacağı çözümleri nasıl bulabileceğini örnekler vererek anlatıyor. "Herkes kendi talihinin mimarıdır" sözünü hatırlatarak, kendi yolunu çizmenin ne anlama geldiğini tüm kritik noktalarıyla yorumluyor.
Bir ömrü hakkıyla yaşayabilmek ve yaşanan her andan tat alabilmek için önce ne lazımdır?
İnsan hayatı kaç dönemden oluşur ve her bir dönemde neleri tecrübe etmek gerekir? 15, 25, 40 ve 55 yaşları neden birer eşiktir?
İnsan kimden, ne öğrenebilir? Kendi kendini yetiştirmek nasıl mümkün olur?
Kişi mesleğini neye göre seçmelidir?
Bir işin uzmanı olmak ve o uzmanlık bilgisiyle çalışmak için nelere ihtiyaç vardır?
Bir dil, en iyi nasıl ve ne zaman öğrenilir?
En verimli sonucu alabilmek için nasıl çalışmak gerekir?
Sorumluluk sahibi bir insan, kendisi veya çocukları için nasıl bir eğitim modeli aramalıdır?
Hayata değer katmak için ne tür insanları arayıp bulmak gerekir?
Doğru kararları alabilmek için en çok kimleri dinlemek gerekir?
En iyi nasıl seyahat edilir; bir şehir nasıl dolaşılır? Hangi müze, hangi meydan, hangi sokakları görmek için dünyanın bir ucuna kadar gidilebilir?
İyi film, güzel müzik, doğru kitap nedir? Hangi temel eserleri dinlemeli, okumalı ve seyretmeliyiz?
İnsan yaşadığı şehirden tam manasıyla nasıl yararlanabilir?
"Bir Ömür Nasıl Yaşanır?", ülkemizin medarıiftiharı olmuş bir tarihçinin gözünden, insanın hayattaki anlam arayışına, bu arayışın tadını nasıl çıkaracağına ve süreç boyunca karşılaşacağı zorluklarla nasıl baş etmesi gerektiğine dair çok özel bir kılavuz.
Öfkenin nedenleri ve modelleri üzerinde duran bu kitap, önemli ilişkilerde anlamlı ve uzun vadeli değişimler gerçekleştirmeyi sağlayacak özel stratejiler sunuyor. Yazar, vardığı sonuçları on yıllık klinik araştırmalara, psikanalist sistemler ve aile sistemleriyle ilgili en son bulgulara dayandırarak, kavga ve suçlamayla ya da sessizlik ve duygusal uzaklaşmayla dışarı vurulan öfkenin, mevcut ilişki dinamiklerini neden ve nasıl koruduğunu gösteriyor. Ayrıca, öfkeyi daha güçlü ve bağımsız bir benlik duygusu kazanmak için kullanma konusunda kadınların yaşadığı zorlukları da dile getiriyor. Kadının öfkeli ve suçlayıcı bir konumdan, kendi karmaşasıyla yüzleşmeye doğru yaptığı yolculukları dile getiren Öfke Dansı, öfkenizi yapıcı bir güce dönüştürerek yaşamınızı yeniden şekillendirmek için size rehberlik edecektir.
"Koca bir kavmin binlerce kilometreyi üç asır içinde geçtiğini düşünün... Bu, dünyayı değiştirmez de ne yapar? İşte Türkler dünyayı böyle değiştirdi. Bu sebeple, bizim hayali bir tarih ve kahramanlar üretmeye değil, yalnızca doğruyu öğrenmeye ihtiyacımız var."
-İlber Ortaylı-
Türklerin Tarihi, göçebe bir kavimken Ortadoğu'nun güçlü uygarlıklarından birini tesis eden Türklerin günümüzde de çok konuşulan menşei tartışmalarıyla başlıyor. Akabinde Orta Asya'dan Anadolu'ya göç edip bölgeyi Türkleştirmeleri ve orada inşa ettikleri kültürün esasları. Büyük bir mirasa, güçlü bir yapılanmaya ve tarihi bir zenginliğe sahip bir milletin, Türklerin adının nereden geldiği ve bu coğrafyaya ne zamandan beri "Türkiye" dendiği tartışmalarının tüm detayları. Kazanılan önemli savaşlar ve geri çekilmelerle, dahası ızdırablı toprak kayıplarıyla bugünkü halini alan Anadolu'nun hikayesi.
Türkiye'nin Malazgirt Savaşı'yla Bosna'nın fethi arasındaki 400 yıl boyunca Avrupa açısından önemli bir ülke ve baş edilmesi gereken bir sorun olmasının gerekçeleri. Dahası Oğuzlardan Kıpçaklara, Peçeneklerden Selçuklulara ve büyük bir imparatorluk olan Osmanlılara kadar uzanan ve sadece Türklerin değil; Rusların, Memlukluların, Karakoyunluların, Gaznelilerin, Safevilerin, Çinlilerin, Hintlerin ve Arapların tarihi. Yani aynı coğrafyayı yüzyıllar boyunca paylaşan uygarlıklara hep etki etmiş ve Doğu ve Batı kültürlerini birbirine taşımakta önemli bir rol oynamış Türklerin dünya tarihindeki yeri mercek altına alınıyor.
Orta Asya'nın bozkırlarından Avrupa'nın kapılarına, İlber Ortaylı'nın satırları arasında dolaşmak isteyen her yaştan okurun zevkle okuyacağı bir başucu kitabı...
(Neredeyse) Tüm Sorunların Çözüm Anahtarı
Kendi değerinin farkında değil misin?
Sevdiklerinle yaşadığın ufacık bir sorun yüzünden onlara aşırı tepki mi gösteriyorsun?
Ya da arkadaşının söylediği basit bir lafı yanlış yorumlayıp kendini güvensiz mi hissediyorsun?
O halde içindeki çocuğa bir yuva bulma zamanın gelmiş demektir!
İçimizdeki çocuk doğduğumuz andan itibaren ailemiz, arkadaşlarımız gibi bağlanma kişilerimiz aracılığıyla edindiğimiz tüm tecrübelerimizin, izlerimizin toplamıdır. İleriki hayatımızda içimizdeki çocuğun etkileri büyüktür. Çocukluğumuzda aldığımız yaralar ve edindiğimiz olumsuz tecrübeler bilinçaltımızın öyle derinine işler ki yetişkin yaşantımızda bunlar doğrultusunda eylemde bulunuruz. Peki, temel güvenimizi kazanıp ilişkilerimizi nasıl düzenleyebiliriz? Psikoterapist Stefanie Stahl'a göre bunun için içimizdeki çocuğa bir yuva bulmamız gerekiyor. Çünkü eğer içsel yuvamız olmazsa kendimizi güvende ve rahat hissedemediğimiz gibi, bu içsel huzursuzlukları dışa da yansıtırız.
İçindeki Çocuk Bir Yuva Bulmalı, alıştırmalar ve meditasyonlar aracılığıyla kendimizi nasıl savunabileceğimizi, sorunlarımızın üstesinden hangi yollarla gelebileceğimizi ve negatif düşüncelerimiz ile içsel güvensizliklerimizin toplandığı içimizdeki "gölge çocuğun" yaralarını nasıl iyileştirebileceğimizi anlatıyor. Diğer yandan da içimizdeki "güneş çocuk"la nasıl arkadaşlık kuracağımızı, nasıl daha güçlü ve mutlu bir hayata sahip olacağımızı, sınırsız potansiyelimizi nasıl keşfedeceğimizi gösteriyor.
Stefanie Stahl, bizi mutsuz eden alışkanlıklarımızdan ve davranış kalıplarımızdan kurtaracak çok sayıda alıştırmayla yeni bakış açıları ve davranış biçimleri kazanıp daha kaliteli ilişkiler kurmamızı sağlıyor ve mutlu bir hayata sahip olabilmenin yollarını sunuyor.
Urban, divers, kosmopolitisch, individualistisch – links ist für viele heute vor allem eine Lifestylefrage. Politische Konzepte für sozialen Zusammenhalt bleiben auf der Strecke, genauso wie schlecht verdienende Frauen, arme Zuwandererkinder, ausgebeutete Leiharbeiter und große Teile der Mittelschicht. Ob in den USA oder Europa: Wer sich auf Gendersternchen konzentriert statt auf Chancengerechtigkeit und dabei Kultur und Zusammengehörigkeitsgefühl der Bevölkerungsmehrheit vernachlässigt, arbeitet der politischen Rechten in die Hände. Sahra Wagenknecht zeichnet in ihrem Buch eine Alternative zu einem Linksliberalismus, der sich progressiv wähnt, aber die Gesellschaft weiter spaltet, weil er sich nur für das eigene Milieu interessiert und Diskriminierung aufgrund sozialer Herkunft ignoriert. Sie entwickelt ein Programm, mit dem linke Politik wieder mehrheitsfähig werden kann. Gemeinsam statt egoistisch.
"Acı kızgın bir boğa gibidir. Onu küçük bir yere kapatırsanız iyice vahşileşir ve kaçmaya çalışır. Ama açık bir alana koyduğunuzda sakinleşir. Farkındalık, acı için duygusal bir açık alan yaratır."
"Neşelen." "Bu kadar abartma." "Kendin için üzülmeyi bırak." "Her şeyi berbat etme."
Tedirgin, üzgün, öfkeli ya da yalnız hissettiğinizde kafanızın içinde bu eleştirel sesleri duyuyor musunuz? Kendinize karşı yargılayıcı olmak yerine zorlu duyguları kabul etseydiniz hayatınız hangi noktada olurdu, hiç düşündünüz mü?
Dr. Christopher Germer yıllar süren bilimsel çalışmalarında mantığa aykırı gibi görünen bir sonuca ulaştı: Hepimiz acıdan kaçınıyoruz ama acıyı kabul etmek ve utanç duymadan ve yargılama olmaksızın kusurlarımıza, eksiklerimize şefkatle karşılık vermek, iyileşme yolunda olmazsa olmaz adımlardır. Bu bilgece ve anlamlı kitap öz şefkatin gücüne ışık tutarken, öz şefkat çalışmalarının nasıl uygulanabileceğini gerçekçi, bilimsel ve yaratıcı stratejilerle dile getiriyor.
Klinik Psikolog Dr. Christopher Germer Harvard Üniversitesi Tıp Fakültesi'nde psikiyatri alanında öğretim üyesidir. Psikoterapi temelli farkındalık ve şefkat konularında, dünyanın dört bir tarafında seminerlere katılıp eğitimler vermektedir. Psikoterapi ve Meditasyon Enstitüsü ile Şefkat ve Farkındalık Merkezi'nin kurucularındandır. Kitabı 18 ülkede yayınlanan Dr. Germer, uluslararası alanda öz şefkatli farkındalık konusunun tanınmasında öncü olmuştur.
2017'de ABD'de yapılan bir anket, iletişim eksikliğinin işyerinde gerginliği artırmanın ve moral bozmanın yanı sıra, projelerin ertelenmesi ve satışların azalması gibi sonuçlara da yol açtığını ortaya çıkarmıştır.
Zaman zaman iletmek istediğiniz mesaj anlaşılmıyormuş gibi mi hissediyorsunuz?
Anlatmak istediklerinizi aktarırken önemli detaylar dikkatten kaçıyor mu?
Gerginliklerin hiç gereksiz yere tırmandığı oldu mu?
Peki ya birkaç basit beceri iş hayatınızı kökten değiştirebilseydi?
Teknolojinin gelişmesi, yoğun çalışma hayatı ve birçok işi kısa sürede halletme gerekliliği, iyi iletişim becerilerini zorunlu hale getiren etkenlerden bazıları. İster geniş bir izleyici kitlesinin ilgisini çekmeniz, ister potansiyel bir işvereni etkilemeniz ya da mühim bir toplantıda tartışmayı kazanmanız gereksin, söyleyeceklerinizi dile getirme şekliniz önemli bir rol oynar.
Etkili İletişim, sözlü ve sözlü olmayan iletişimin tüm yönleriyle ilgili pratik tavsiyelerin yanı sıra konuşma yeteneğinizi geliştirmek, meslektaşlarınızla iyi ilişkiler içinde olmak, ikna becerileri edinmek ve doğru bağlantılar kurmak için hayati ipuçlarıyla dolu. Bu temel kılavuzun yardımıyla sözlü, sesli ve görsel iletişimde başarıya ulaşabilecek ve mesajınızı iletebileceksiniz.
Kancayı Atmak: 3 Saniyelik Dünyada Nasıl Öne Çıkılır? kitabıyla Brendan Kane, içinde yaşadığımız mikrodikkat dünyasında başarılı olabilmek, hem çevrimiçi hem de çevrimdışı ilgi çekici bir marka yaratmak için en etkili stratejileri ortaya koyuyor.
Markalar ve bireyler neyi niye yaptıkları konusunda net olsalar bile, bir kitlenin dikkatini, onların alışkanlıklarını öğrenecek kadar uzun süre çekmekte sorun yaşarlar. Aralarından bazıları ise, ellerindeki mükemmel ürünlere rağmen başarıya ulaşamazlar çünkü yaptıklarını anlatmayı beceremezler. Bunun sebebi, sosyal medyanın dünyamızı mikrodikkat seviyesine indirgemiş olmasıdır.
Dijital platformlarda her gün 60 milyardan fazla mesaj paylaşılıyor. Bir kişi günde 10 bin ila 14 bin reklama maruz kalıyor. Bu bombardıman karşısında iletişim ve pazarlama yöntemlerimizi değiştirmek zorundayız. Araştırmalar, bir kişinin dikkatini çekmek için 3 saniyeden az bir süre olduğunu gösteriyor. Bu kadar kısa bir zamanda markanın farkındalığını artırmak ve büyümesini sağlamak istiyorsak, kitleleri hızla kendimize bağlamamız gerekiyor.
Taylor Swift ve Rhianna gibi ünlüler için platformlar oluşturmanın yanı sıra Paramount, Viacom ve MTV gibi Fortune 500 şirketleriyle de çalışan stratejist Brendan Kane, öne çıkma sanatında ustalaşan isimlerden biri. İster bir markayı veya ürünü ister bir hizmeti tanıtıyor olun, Kancayı Atmak: 3 Saniyelik Dünyada Nasıl Öne Çıkılır? 3 saniyelik dünyamızda başarıya ulaşmak adına temel bir kılavuz.
"Brendan Kane dikkat çekme konusunda bir uzman. Kalabalık bir piyasa içerisinde olduğunuzu ve rekabette nasıl öne çıkacağınızı bilmediğinizi düşünüyorsanız Kane'in son kitabı Kancayı Atmak hiç beklemeden kullanabileceğiniz araçlar ve stratejiler sunuyor."
Carl Jung, elektriği bile olmayan bir köy evinde haftada üç gün çalışarak analitik psikolojinin kurucu metinlerini yazdı. Üniversite öğrencisi Bill Gates ise odasına kapanıp sekiz hafta gece gündüz çalışarak devasa bir şirketin temellerini attı. Alanlarında çığır açan bu iki dehanın ortak yanı, üstün bir odaklanma becerisine sahip olmalarıydı.
Bilgisayar bilimci Cal Newport'a göre iletişim teknolojilerinin sınırsız gelişimi karşısında hazırlıksız yakalanan günümüz insanı, bu beceriyi yitirmekte. Jung veya Gates gibi tek bir konuda saatler boyu dünyadan soyutlanarak çalışabilmek şöyle dursun, azıcık can sıkıntısına bile tahammülümüz kalmadı: gözümüz her an telefonlarımızda. Dahası, insana dikkatini toplama imkanı vermeyen günümüz çalışma kültürünü normal zannediyoruz. Hep daha çok çalışıyoruz, gece yarısı dahi e-postalarımıza yanıt veriyoruz, mesailer uzadıkça uzuyor, fakat ne hikmetse işler bir türlü bitmiyor. Peki, sevdiklerimize bile zaman ayıramadığımız bu hayatın nesinde anlam buluyoruz?
Cal Newport, işte bu çalışma kültürünü elimizin tersiyle iterek odaklanma becerisini geri kazanabilmemiz için "pürdikkat çalışma" adını verdiği, zanaatkarlıktan ilham alan yeni bir çalışma kültürü öneriyor. Newport'a göre, yapay zeka teknolojilerinin vasıfsız emeği atıl kıldığı günümüz ekonomik düzeninde gitgide kıymet kazanan bu beceriyi edinip çalışma hayatının merkezine oturtabilenler ayakta kalacak.
"Pürdikkat çalışma, bilgi ekonomisinin itici gücüdür. Zorlu konularda uzmanlık kazanmanın da, çetrefil sorunlara çözüm bulmanın da yolu aynı: yoğun bir şekilde odaklanmak."
Bir zamanlar gözümüz ikide bir telefona kaymadan dostlarımızla uzun uzun sohbet edebiliyorduk. Sürükleyici bir kitabın, büyüleyici bir günbatımının veya bir hobi faaliyetinin içinde saatlerce kaybolabildiğimiz zamanlar da oldu. Hatta lezzetli bir yemeğin, güzel bir anın veya bir konserin tadını sosyal medyada paylaşmaya gerek duymadan da çıkarabiliyorduk. Asıl önemlisi, bir zamanlar düşüncelerimizle baş başa geçirebildiğimiz uzun zamanlarımız vardı ve hiçbirimiz bundan şikayetçi değildik.
Bugünse çeşitli ebatlardaki ekranlar ve 7/24 internet erişimi olmadan adım atamaz haldeyiz. Akıllı telefonlarımız en mahrem anlarımızda dahi bize eşlik ediyor. Dahası, bizim bir zamanlar sahip olduğumuz gerçek hayat hissini neredeyse hiç tatmamış, odaklanma ve empati becerisini gitgide yitiren bir kuşak yetişiyor gözlerimizin ve ekranlarımızın önünde.
Peki ne oldu da böyle oldu? Daha da önemlisi zararın neresinden, nasıl dönebiliriz?
Pürdikkat adlı eseriyle dünya çapında adından söz ettiren Cal Newport, elinizdeki kitapta dikkatimizi sömüren bu dijital sarmalın içine adım adım nasıl itildiğimizi anlatıyor. Bu sarmaldan çıkabilmek için önümüze bir yol haritası seren Newport, "dijital minimalizm" olarak adlandırdığı özgün bir teknoloji kullanımı felsefesi öneriyor.
Cal Newport'a göre dijital teknolojilerin nimetlerini reddetmenin alemi yok; bütün mesele hangi aracı, ne zaman ve ne amaçla kullanacağımıza karar verip geri kalan tüm ıvır zıvıra sırt çevirmek. Bunun için öncelikle "dijital temizlik" olarak adlandırdığı otuz günlük bir derlenip toparlanma sürecinden geçmemizi öneren Newport, dijital minimalistlerin faydalandığı uygulamalardan ve analog hayatlarından örnekler veriyor.
Dijital minimalizm, albenili teknoloji yığınında kaybolduğumuz bu çağda yaşamaya değer bir hayat kurmakla alakalı bir felsefe. Bizi ekran bağımlılığıyla yüzleşmeye davet eden Cal Newport'un çağrısına kulak vermenin şimdi tam zamanı.
Bir tatil indirimi veya haftalık özel bir indirim mi sunuyorsunuz? Müşterilerinizi bu muhteşem fırsatla heyecanlandırmak için burada duyurun.
Yeni bir yer mi açtınız; mağazanızı yeniden mi tasarladınız veya yeni bir ürün ya da hizmet mi eklediniz? Bu haberi kendinize saklamayın; paylaşın, duymayan kalmasın.
Müşterilerin soruları varsa, bizim de yanıtlarınız var. En sık sorulan soruları ekleyin; böylece herkes kazançlı olsun.
kitaplıyorum.com
Telif Hakkı © 2021 kitaplıyorum.com - Tüm Hakları Saklıdır.
GoDaddy Destekli
Web sitesi trafiğini analiz etmek ve web sitesi deneyiminizi optimize etmek amacıyla çerezler kullanıyoruz. Çerez kullanımımızı kabul ettiğinizde, verileriniz tüm diğer kullanıcı verileriyle birlikte derlenir.
Hoş Geldiniz! Denemeye Değer!