Dünya yok. Ancak bu hiçbir şey olmadığı anlamına gelmez. Filozof Markus Gabriel, esprili düşünce oyunları, esprili dil ve kışkırtma cesaretiyle, var olmayan hiçbir şeyin olmadığını, ancak dünyanın eksik olduğunu açıklar. Her şey hiçbir şekilde iyi olmasa da , çünkü her şey orada. Ve mizah kesinlikle insan varoluşunun derinlikleriyle boğuşmaya yardımcı olur. 1980 doğumlu Alman filozof Markus Gabriel “Dünya neden yok?” sorusunu cevaplarken bizleri yeniden felsefece düşünmeye yönlendiriyor ve bunu yaparken de kışkırtıcı, esprili ve anlaşılır bir dil kullanıyor, hatta okuyucusuna daha en başta söz veriyor: “Bu kitapta felsefi sözcük canavarlarına rastlamayacaksınız.” Bu yüzden derin felsefi sorular labirentinde okuyucusuna basit bir yol sunuyor: Nereden geliyoruz? Neyin içinde bulunuyoruz? Ve tüm bunlar ne anlama geliyor?
Russell Sorgulayan Denemeler’de dünyanın başına bela olan pek çok sorunun insanların inançlarını akıllarının önüne koymasından ileri geldiğini öne sürer. Oysa aklın inancın önüne konması, dinsel ve siyasal tutkulardan doğabilecek pek çok dehşet verici olayın yaşanmasını engelleyecektir. Russell’ın bu düşüncelerini dile getirmesinin ardından dünya sahnesinde yaşanan pek çok acı olay, yazarın felsefi kaygılarının ne denli isabetli olduğunu göstermiştir.
21. yüzyıl kapitalizminin bunaltıcı saldırısı altında bulunduğumuz bu dönemde Russell’ın kuşkuculuğu ve aklın bağımsızlığını savunuşu geçerliliğini halen korumaktadır. Russell, düşüncelerini açık ve anlaşılır bir dille aktararak bizi günlük yaşamımızı etkileyen özgürlük, mutluluk, duygular, ahlak ve inançlar gibi felsefi sorunlar arasında gezintiye çıkarır, mantıklı öneriler yapar. Muzip bir alaycılıkla “Akılcı kuşkuculuğun yaygınlaşmasının etkisi ne olurdu?” diye sorar.
Felsefeye ilgi duyanlar için güzel bir başlangıç kitabı.
Her şeyden önce, kitap Sokrates’in “sorgulanmamış bir yaşam” dediği şeye karşı dikkate değer bir meydan okuma içeriyor ve felsefi sorgulamanın temel soruları üzerinde duruyor: Gerçekten hür iradeye sahip miyiz? Niçin ahlaklı olmalıyız? Nasıl adil olabiliriz? Zihnimiz ile beynimiz arasındaki ilişki nedir? Ölüm nedir? Yaşamlarımızın bir önemi var mıdır?
Kişiye çok doğal görünen ama hiç de öyle olmayan şeyler hakkında düşünmek de dahil olmak üzere, her bireyin sorun farkındalığını ele almayı başardığı mükemmel bir kitap. Her şeyden önce,
anlaşılır bir şekilde yazdığı ve teknik ve yabancı sözcükler akınına uğramadığı için yeni gelenlere felsefeye nasıl kolay bir giriş yapılacağını biliyor . Ayrıca
, ilgili sorunlar hakkındaki görüşlerini okuyucuya empoze etmeye çalışmaz , her zaman onları birkaç yönden aydınlatır ve kendi düşüncelerini oluşturması için okuyucuya bırakır . Bu kitabı herkes için okuması gerekir
Farabi (870-950): Türk-İslam filozofu, gökbilimci, müzisyen. İslam'ın Altın Çağ'ının en önemli isimlerden biridir. Farabi yükseköğrenimini Bağdat'ta tamamladı, zamanın ünlü bilginlerinden ders aldı. Aristoteles'in ve Platon'un eserlerini inceledi, bu iki filozofun felsefelerini İslam'la bağdaştırmaya, bu sayede İslam dinine felsefi bir nitelik kazandırmaya çalıştı. Felsefeye mantık ile başlayıp metafizik üzerinde durdu; felsefenin dil, siyaset, doğa, zihin ile ilgilenen dallarında eserler verdi; müzik aletleri geliştirdi, müzik ve psikoloji konularında yazdı.
İslam felsefesinin gelişmesini ve korunmasını sağladı, Batılı Orta Çağ düşüncesini etkiledi.
Siyaset felsefesi alanındaki en olgun eseri kabul edilen Mutluluğun Kazanılması öncelikle insanların her iki dünyada mutluluğu kazanmalarına aracı olan insani şeyleri, yani teorik erdem, fikri erdem, ahlaki erdem ve pratik sanatları tanımlar.
Platon (MÖ yaklaşık 428-MÖ yaklaşık 348): Bugünkü üniversitenin atası sayılan Akademia'nın kurucusu ve hocası Sokrates'i konuşturduğu diyaloglarla felsefeyi yazıya en iyi aktarmış ustalardan biridir. Bu kitapta birbirini tamamlayan dört diyalog yer almaktadır. İlk diyalog olan Euthyphron'da yargılanışının öncesi anlatılır ve dinsizlikle suçlanan Sokrates'in inançları hakkında bilgi verilir. Sokrates'in Savunması'nda ise yargı süreci anlatılmaktadır. Kriton'da hüküm sonrası anlatılır, bir yurttaşın saygı duyması gereken ilkeler tartışılır. Platon'un en şiirsel eserlerinden biri olan Phaidon'daysa Sokrates'in son günü anlatılırken ruh hakkındaki düşünceleri yansıtılmaktadır.
Paul Lafargue'ın Tembellik Hakkı adlı eseri 1883'te yayımlanmasının ardından Komünist Manifesto'dan sonra en çok dile çevrilen, en çok baskısı yapılan, en çok okunan, atıfta bulunulan, tartışılan başyapıtlardan biri oldu. Lenin Rusya'da 1905 Devrimi sürecinde çok sayıda baskı yapan Tembellik Hakkı'nı Ekim Devrimi üzerinde önemli etkiye sahip yapıtlardan biri olarak tanımlamıştı.
19. yüzyılın sonlarında on yedi saate varan çalışma saatleri üzerine kapitalizmin insanı köleleştiren, mutsuzlaştıran ve yoksullaştıran düzenini keskin bir ironiyle eleştiren Lafargue Tembellik Hakkı'nda bir yandan da aşırı üretimin büyük savaşlara, sömürgeciliğe yol açacağını vurguluyor. Vahşi kapitalizmin yanı sıra çalışmaya övgüler yağdıran Marksist ideolojiyi de eleştiren Lafargue aylaklığı, tembelliği övmekten çok insanların yaşamaya vakit ayırması gerektiğini savunuyor.
Fransız hukukçu, düşünür ve tarihçi Tocqueville, 1830'lu yılların başında Amerika Birleşik Devletleri'ne uzun bir seyahat yapar. Amerikan demokrasisi, siyasal sistemi ve toplumsal yapısı hakkındaki bu "saha çalışması" boyunca yaptığı gözlemlerine dayanan görüş ve çözümlemelerini, 1835 ve 1840 yıllarında iki cilt halinde yayımlanan ve siyaset bilimi literatürünün kanonik eserlerinden biri haline gelen Amerika'da Demokrasi adlı çalışmasıyla kitaplaştırır.
Çoğunluğun Zorbalığı bu kitaptan seçilmiş bölümlerden oluşuyor. Tocqueville bu metinlerde, modern demokrasilerin ayırıcı özelliği olan eşitlik tutkusunun özgürlüğü tehdit eder hale gelebileceğini ve sonunun çoğunluğun tiranlığına varabileceğini ileri sürer. Amerika'da çoğunluğun sınırsız gücünün halkın düşünceleri, ulusun karakteri ve kamu yönetimi üzerindeki etkilerini çözümler.
Marcus Aurelius (MS 121-MS 180): MS 121 yılında Roma'da doğdu. Fronto, Apollonius Chalcedonius gibi döneminin önde gelen hatip ve filozoflarından özel dersler aldı. MS 161-180 yılları arasında Roma İmparatoru olarak hüküm sürdü. "Stoacı İmparator", "Filozof İmparator" gibi sıfatlarla anılan Marcus Aurelius, barışçı bir insan olmasına rağmen hükümdarlığının çoğunu seferlerde geçirdi. MS 169 yılı sonlarında Germen kavimlerine karşı düzenlenen bir sefer esnasında yazmaya başladığı Kendime Düşünceler, Stoacılık özellikle de Roma Stoası açısından büyük bir öneme sahiptir.
Sağlam bir eşitlik ve özgürlük inancına sahip olan Marcus Aurelius imparatorluğu boyunca doğayı bilip anlayarak yaşamaya çalışmış, her şeyin ortasına insanı koymuştur. Günlük olarak kaleme alınmış bir özdeyişler ve düşünceler derlemesi denebilecek Kendime Düşünceler eserinde kendinden önceki caesarları ve filozofları eleştirmekle kalmayıp, kendi kendini de sorguya çekerek bir vicdan muhasebesi de yapar. Sonraki kuşaklara, kilise düşünürlerine, Rönesans'a da temel olan Kendime Düşünceler, Stoa felsefesinin anlaşılması açısından günümüzde de çok değerli bir kaynaktır.
M.Ö. 427-347 yılları arasında yaşamış olan Eflatun düşlediği en iyi devleti, Sokrates'le birlikte, bu kitapta anlatır.
Devlet'te iki düşüncenin çatışmasına tanık oluruz:
1) İnsanlar doğuştan iyi ve eşittirler; toplumun kötü düzeni onları bozuyor, güçlüler güçsüzleri eziyor. Kanunlar güçlülerin elinde güçsüzlere karşı silah okuyor.
2) İnsanlar doğuştan ne iyi ne de eşittirler. Yalnızca güçlü ve güçsüzler vardır. Güçlünün güçsüzü yönetmesi, doğa gereğidir ve doğrudur. İnsan haklı olmaya değil, güçlü olmaya bakmalıdır.
Buradan yola çıkarak Devlet'in, bugün "insan değerler" başlığında ele aldığımız birikimin kaynaklarından biri olduğunu rahatlıkla söyleyebiliriz.
Dilimizde telif veya çeviri eser olarak felsefe hakkında giriş mahiyetinde bilgi veren kitap sayısı sınırlıdır. Öte yandan bu yönde yazılmış eserlerin, sahip oldukları önemli meziyetler yanında, yazarlarının mensup oldukları felsefe akımlarının bakış açısını gereğinden fazla yansıtmaları, felsefenin aynı ölçüde değer taşıyan disiplinlerinden bazılarını diğerlerinin aleyhine ihmal etmeleri gibi bazı kusurları bulunmaktadır.
Üniversitelerin felsefe bölümlerinde okuyan veya bu bölümlerden ders alan öğrenciler ve felsefeyle şu veya bu nedenle ilgilenen, felsefe hakkında bilgi sahibi olmak isteyen okurlara yönelik olarak hazırlanan bu kitapta ise bu tür eksiklikleri ortadan kaldırmak isteyen bir bakış açısı izlenmeye çalışılmıştır.
Felsefenin ne olduğu, felsefi bilginin özellikleri, felsefenin işlevi, felsefe ile benzeri diğer temel kültürel-entelektüel etkinlik alanları (bilim, sanat, din) arasındaki ilişkiler hakkında genel ve temel bir bilgi kazandırmak; felsefenin belli başlı disiplinleri ve yine belli başlı problemler, kavramlar, kuramlar ve felsefi akımlar hakkında bilgi vermek; nihayet bütün bunları yaparken felsefenin daima şüpheci ve eleştirici bir özellik taşıyan ruhunu açığa çıkartmak amacıyla ortaya atılan her tez, getirilen her öneri, geliştirilen her kurama yöneltilmiş olan itiraz, eleştiri ve karşı çıkışları göstermek ve böylece okuyucuda felsefenin ruhunu doğru bir şekilde kavramak yönünde sağlam bir anlayış oluşturmak hedeflenmiştir.
Hukuk felsefesi ve tarih felsefesini içeren iki yeni bölümle genişleyen yeni edisyonla beraber Felsefeye Giriş, uzun yıllardır olageldiği gibi alanındaki en temel başvuru kaynağı olma özelliğini pekiştirmiştir.
"Felsefe nedir?" sorusunun cevabı bu kitapta.
Dünyanın hayal ettiğiniz gibi olup olmadığını merak ettiyseniz, bu kitap tam size göre. Felsefeye Giriş aşağıdaki ve benzeri sorulara yanıt aramaktadır:
Tanrı'nın var olduğunu ispatlayabilir misiniz?
Doğru ile yanlışı nasıl ayırt ederiz?
Her şeyin bir nedeni var mı?
Konuşma özgürlüğünün sınırları nedir?
Eşitlik nasıl sağlanır?
Özgürlük nedir?
Bizim dışımızda gerçek bir dünya var mı?
Bilimin nasıl çalıştığını biliyor musunuz?
Zihniniz bedeninizden farklı mıdır?
Felsefe Okuma Rehberi: Hem felsefeye giriş dersi alanlar hem de almayanlar için mükemmel bir başlangıç kitabı
Bu, felsefe okurken ihtiyaç duyulan beceriler için özlü ve kolay bir elkitabıdır ve konuyla ilk kez ilgilenen ya da kendisini geliştirmeye çalışan herkesi hedeflemektedir.
Felsefenin Kısa Tarihi, Felsefeye Giriş ve Klasiklerle Felsefe'nin yazarı Nigel Warburton, öğrencilerden beklenenleri açıklayıp, çalışma zamanlarını verimli bir biçimde kullanmalarına ve notlarını iyileştirmelerine yardım edecek stratejiler sunuyor:
Felsefe okumak - tarihsel ve çağdaş eserlere hem göz gezdirme hem de derinlemesine çözümleme, kullanılan terminolojiyi ve örnekleri anlama;
Felsefeyi dinlemek - resmi dersler ve gayri resmi öğrenme, kullanılan argümanları anlama, not tutma;
Felsefe tartışmak - tartışma ve araştırma, soru sorma, özlü ve anlaşılabilir bir biçimde iletişim kurma;
Felsefe yazmak - denemeler ve başka yazılar planlama ve araştırma, özgün örnekler bulma, intihalden kaçınma.
Felsefe gerçekliğin doğası ve nasıl yaşamalıyız sorularıyla başlar. Felsefenin Kısa Tarihi, görünüş ve gerçek, benliğin doğası, tanrının varlığı ve hem birey hem de toplumun bir üyesi olarak nasıl yaşamamız gerektiği gibi felsefenin ana temalarına odaklanıyor. 2000 yıllık Batı felsefesini Sokrates'ten hayvan hakları hareketine kadar ana hatlarıyla sunuyor. Warburton çoğumuzun gözünü korkutan ve anlaşılmaz bulduğu felsefeyi herkesin anlayabileceği ve günlük hayatında kullanabileceği bir konu haline getiriyor.
Batı felsefesinin büyük düşünürlerini kronolojik sırayla tanıyacağınız, zevkle okunacak mükemmel bir giriş kitabı.
Batının düşünce tarihiyle ilgilenmek isteyenler için en uygun başlangıç noktası. Publishers Weekly
Felsefe öğrenmek isteyenler için paha biçilmez bir klasik. Felsefenin sanıldığı kadar karışık ve zor olmadığını, tam tersine güzel bir zihin alıştırması olduğunu kanıtlıyor. Oxford Times
Batı felsefesi tarihinde bir gezinti, öğretici ve eğlenceli.
İnsanlığın düşün tarihinin köklerinden günümüz felsefesinin temel taşlarına dek uzanan çok yönlü ve çok renkli bir kitap. Tek bir felsefi dizgenin bağlayıcılığından olduğu kadar, salt kuramsal kitapların çizdiği sınırlardan da bağımsız bir çalışma. Resimler, illüstrasyonlar ve çizimlerle bezeli bir düşünce serüveni. Magee, bu kitabında, tarihöncesi düşünürlerin çalışma ve yaşam disiplinlerinden modern çağın teknolojik belirlenimlerine kadar, özellikli ve kapsayıcı bir bakışla felsefenin ve filozofların az bilinen yönlerine de eğiliyor. Felsefeyle her zaman özdeşleştirilen akademik ölçütlerin ötesinde farklı bir yaklaşım ve insan aklının gizemli serüvenini merak eden herkes için binlerce yıllık bir tarihin kısa ama derinlikli öyküsü.
Varoluşçu psikoterapi ve felsefeyle hayata dair 40 mesele.
Bu dünyada kendimizden başka evimiz yok. Hatta Heidegger'e ve Sartre'a göre hiç evimiz yok; lakin kendilik dediğimiz de sürekli değişen, dönüşen ve çelişkili bir olgu olarak pek güvenli bir liman değildir. Ancak bu dünyada daha canlı hissetmek istiyorsak, hayatlarımızı daha dolu dolu, doygun yaşamak istiyorsak, elimizden gelen tek bir şey var; kendimizi ve içinde yaşadığımız dünyayı yakından tanımak. Kendimize sorular sormanın, merakla bakmanın ve hazır cevaplara yerleşmemenin bize getireceği en büyük hediye, kendimizi ve içinde yaşadığımız dünyayı daha yakından tanımak olacaktır. Bunu başarabildiğimiz ölçüde hayatta akışı yakalamak ve canlı hissetmek mümkün olur. Bu konuda Sokrates'çiyim. Gerçekten de incelenmeyen hayat yaşamaya değmez hale gelir.
Bu kitapta size kesin çözümler, formüller veya izlenecek yollar vaat etmiyorum. Hatta herhangi bir şey vaat etmiyorum. Yazdıklarımı harfiyen uygularsanız hayat müthiş kolay olacak, her anınız mutluluk dolacak demeyi isterdim ama bu sizi kandırmaktan başka bir işe yaramazdı. Sadece bir önerim var, o da daha uyanık yaşadığınızda ulaşacağınız çok çekici, reddetmesi zor, dayanılmaz bir hafiflik. Kendin olmanın o şahane ve dayanılmaz hafifliği. Ama uyarmadan edemeyeceğim, bu hafiflik özgürleştirdiği gibi korkutur da.
"Düşünce tarihinin ilk felsefe sözlüklerinden birini, Aristoteles'e borçluyuz. Aristoteles, MÖ 4. yüzyılda 14 kitaplık meşhur Metafizik adlı eserinin 5. kitabını kullandığı felsefi terimlerin tanımlarına ayırmıştı. Söz konusu kitabın her bir altbölümünü tam 29 felsefi terimin, yani 'başlangıç', 'neden', 'öğe', 'doğa', 'zorunluluk', 'varlık', 'aynılık ve farklılık', 'sınır', 'öncelik ve sonralık', 'bütün' benzeri terimlerin tanımlanmasına ayıran Aristoteles'in mesajı, gerçekte çok açıktı. Felsefe yapmak istiyorsanız veya onun yaptığı gibi metafizik veya varlık felsefesi alanına girmek istiyorsanız, alana ait kavramların anlamını bilmek gibi bir zorunluluğunuz vardır."
Felsefe Tarihi ve Felsefe Ansiklopedisi gibi çalışmalara da imza atmış olan Prof. Dr. Ahmet Cevizci'nin hazırladığı bu sözlük, bir bütün olarak felsefenin ve felsefe tarihinin oluşumunda önemli yer tutan kavramları, düşünce sistemlerini ve filozofları, temel bilgi seviyesinde, terimler dizini ve İngilizce karşılıkları eşliğinde sunuyor.
Montaigne az sayıda insan için yazdığını iddia etse de, Denemeler bugün hâlâ dünyanın her yerinde aynı etki ve güncellikle yazarının adını parlatmaya devam ediyor. Kendi kendini büyük bir dikkatle, çekincesiz eleştirel bir titizlikle ve dur durak bilmeyen bir nüktedanlıkla gözleyen bu parlak zekânın “yaşamının çoğu gününü ve gününün çoğu zamanını” geçirdiği kütüphanesine çekilerek evrensel insanın portresini dostça bir hava içinde çizdiği sayfalar, zamana meydan okuyarak bugün de bizi düşünmeye, özellikle de kendi kendimizi düşünmeye, sadece kendi özgür düşüncemize ve yargımıza güvenmeye davet ediyor.
Bir yandan bu büyük düşünürün yaşamının tanıkları olurken kendi yaşamımızı da süzgeçten geçirmek, hoş ve tebessüm yaratan satırlarında insanlık hallerini bulmak, onun tasarısını gerçekleştirebildiğinin birer kanıtıdır. Her denemede keşfettiğimiz, bir yaşam, günlük yaşamı içinde bir adam ve böylece kendimiz, kendi yaşamımız olacak. Zira “onun işi ve sanatı, yaşamaktır.”Hiçbir kitaba benzemeyen ve hiç kimseye model olma iddiası taşımayan bu kitap, pedagojik bir kendini beğenmişlikten uzak, özgür düşüncenin kalemin ucunda tüy hafifliğinde gezinirken geçmişin büyükleriyle yaptığı hoş bir sohbet ve geleceğin insanlarına –bize– sıcak bir selamdır. Yaşamaktan, özgür düşünceden ve insanın derinliklerine dalmaktan korkmayanlar için bir başucu kitabı.
Rasyonalist, aydınlanmacı ve iflah olmaz iyimser Karl R. Popper, otuz yıllık bir zaman dilimine yayılmış on altı makale ve bildirisinde, Platon, Hume, Spinoza ve Kantın felsefeye verdiği zararlardan sonsuz bilgisizlik âlemindeki eşitliğimize, Adornoyla giriştiği olguculuk tartışmasından şişede yolunu bulamayan sinek Wittgensteina karşı çıkışına, çokkatmanlı bir dünyanın kapılarını açıyor.Bizlerin şanssızlığı, zekâmızın, etik bilincimizden daha hızlı gelişmesidir. İşte bu üstün zekâmız sayesinde, atom bombalarını ve hidrojen bombalarını yapabilmişiz. Fakat her şeyi yok eden savaştan bizleri koruyabilecek bir dünya devleti kurabilmek için, yeterli etik olgunluğa ulaşamamışız.
Hayat Problem Çözmektir, Popper'in ölmeden kısa bir süre önce üzerinde çalıştığı son kitap olmasının yanı sıra, ünlü filozofun Almancada en çok okunun kitabı olma özelliğini de taşıyor.Kitabında bilgikuramı ve bilimin sınırlı yapısı, barış, özgürlük, entelektüellerin sorumluluğu, açık toplum ve düşmanlerı üzerine görüşlerini ortaya koyan Popper, felsefenin karmaşık değil aksine açık, duru ve öngörü sahibibir düşünce sistemi kurması gerektiğini bir kez daha vurguluyor.
“ (...) Beni ölecek halde gördügünüz zaman, bir mesenin gölgesine götürün, size vaat ederim ki oradan geri dönecegim.” Rousseau'nun ölümünden sonra yayimlanan otobiyografik yapiti itiraflar'in en belirgin özelliklerinden biri kuskusuz açik yürekliligi ve cesaretidir. Yazarin dogumundan (1712) 1765 yilina kadar geçen sürenin öyküsünü anlatan eser, bir taraftan samimi anilar üzerinden bize seslenirken, diger taraftan da otobiyografik bir roman olarak okunabiliyor. insan hayatini büyük izlekler pesinde kusatan itiraflar; aralarinda minnet, cennet-cehennem, kutsal kitap, inanç, ask, ölüm, doga, hastalik, baglilik, egitim, sosyal yapi, hukuk, dil, özgürlük arayisinin da oldugu nice kavram ve olgularla bizi yeniden ve içeriden yüzlestiriyor. 18. yüzyilin içinden yükselen ve kendi zamanini asarak bize ulasan Rousseau'nun itiraflar'inda belirleyici olan anilar, sanki yazildigi anda yasanmis gibi canlidir. Zamana karsi anilarina sans vermekten korkmayanlarin hiç zaman kaybetmeden okumasi gereken bir kitap. Insan düsünmeden edemiyor: insanlar bu dünyadan çekip gitmeden hemen önce, Rousseau'nun bin sayfayi asan itiraflar'i gibi geride bir eser birakacak olsaydi dil ve dünya daha farkli olur muydu? Kuskusuz bu soruya en anlasilir cevabi itiraflar'i okuyanlar verecektir.
Desiderius Erasmus (1469-1536): Yeni Ahit'in ilk editörü, ilahiyat edebiyatının önde gelenlerinden ve Kuzey Avrupa Rönesansı'nın en önemli hümanistlerinden olan Erasmus, filolojik yöntemleri kullanarak tarihsel-eleştirel geçmiş araştırmalarının temelini attı. Eğitim alanındaki yazıları klasiklere eski dini müfredat yerine hümanist bir bakış açısıyla yönelinmesine katkıda bulundu. Kilisenin gücünün kötüye kullanılmasını eleştirirken yükselen reform taleplerini teşvik etti. Bu tutumu hem Protestan Reformu'nda hem de Katolik Karşı Reformu'nda ses buldu. Luther'in doktrinini ve papalığın sahip olduğunu iddia ettiği güçleri reddeden bağımsız duruşu nedeniyle her iki tarafın hedefi haline geldi. İngiltere'ye giderken tasarladığı ve Thomas More'un evinde yazdığı Deliliğe Övgü ile dönemin entelektüellerini eleştirdi, öğretmenler, papazlar, ilahiyatçılar, filozoflar, tüccarlar, avukatlar, hükümdarlar, azizler ve kendini zeki sayan herkesi alaycı bir dille yerdi.
Vatan haini suçlamasıyla, yargılanmaya bile gerek görülmeden bir zindana atılan ve idamını bekleyen Romalı filozof, Boethius'un tanrısal öngörü, kader ve özgür irade üzerine sorgulamalarını içeren en önemli yapıtıdır Felsefenin Tesellisi. Pagan dünyanın düşünsel öğretileri ile ortaçağın Hıristiyanlık düşüncesinin tam eşiğinde duran Romalı bir filozofun Felsefe'yle yaptığı iç hesaplaşmasına Felsefe'nin kendi dilinden tanık olma şansını yakaladığımız görkemli bir yapıttır. Antikçağ Yunan felsefesinden, yeni-Platonculuktan, Latin edebiyatından seçilen düşüncelerin seçkin bir karması ve filozofun gününe değin felsefe tarihinde başat rol oynayan Platon'un ve Aristoteles'in konuyla ilgili görüşlerinin şiirsel bir özetidir. Bu yapıt için belki de tek şey söylenebilir: inanç ile aklın muhteşem dansı.
"Romalıların kölesi büyük filozof" Epiktetos, bütün yaşamını mutluluk, doluluk ve sakinlik yolunda harcamıştır. Yetkinleşmek yerine gelişmeyi vurgular ve günden güne geliştirilen erdemli bir yaşamı savunur."
Buda, Konfüçyüs, Parmenides, Zenon, Sokrates, Platon, Aristoteles, Augustinus, Anselmus, İbn Rüşd, Aquino’lu Thomas, Ockham’lı William, Niccolo Machiavelli, Francis Bacon, Thomas Hobbes, René Descartes, Blaise Pascal, John Locke, Benedict Spinoza, Gottfried Wilhelm Leibniz, George Berkeley, David Hume, Jean Jacques Rousseau, Immanuel Kant, Jeremy Bentham, Georg Hegel, Arthur Schopenhauer, John Stuart Mill, Søren Kierkegaard, Karl Marx, Charles Sanders Pierce, William James, Friedrich Nietzsche, Gottlob Frege, Edmund Husserl, Bertrand Russell, George Edward Moore, Ludwig Wittgenstein Martin Heidegger, Gilbert Ryle, Karl Popper, Jean–Paul Sartre, Hannah Arendt, Simone de Beauvoir, Willard Van Orman Quine, A.J. Ayer, Peter Strawson, Judith Jarvis Thomson, Saul Kripke, Peter Singer.
“Ne biliyoruz?, Nasıl yaşamalıyız?, Özgür müyüz?, Gerçek nedir?” gibi pek çok soruya filozofların felsefeleri ekseninde yanıtlar arayan Büyük Filozoflar kitabı, aynı zamanda tarihin en önemli 50 filozofunun çeşitli konulardaki düşüncelerinin,
felsefelerinin ve yaşamlarının da bir portresini çiziyor...
Dünyanın en büyük düşünürlerinin çığır açan fikirlerini keşfedin!
Ders kitapları, felsefenin önemli teorilerini, ilkelerini ve figürlerini filozofları bile çileden çıkaracak kadar sıkıcı metinlere dönüştürebiliyor zaman zaman. Felsefe 101 gereksiz detaylara ve yorucu felsefi kuramlara yer vermek yerine insanın büyüleyici düşünce ve sorgulama tarihinin kapılarını size açıyor; Aristoteles ve Heidegger'den, istenç ve metafiziğe, başka yerde bulamayacağınız yüzlerce ilginç felsefi bilgi ve düşünce sunuyor.
Varoluşçuluğun gizemini mi çözmek istiyorsunuz yoksa sadece Voltaire'in kuşkuculuk hakkındaki düşüncelerini öğrenmek mi? Felsefe 101 merak ettiğiniz tüm soruları yanıtlıyor.
Rousseau niçin moderniteye karşı çıkıyordu?
Darwin neden doğa ve Tanrı arasındaki bağı açıklamaya çalıştı?
Kapitalizm liberal düşünceyi nasıl şekillendirdi?
Liberal düşünce kadın hakları konusunda neden sınıfta kaldı?
ABD devlet düzeni Avrupa'nın demokrasi anlayışını nasıl değiştirdi?
Aydınlanma'dan sonra sanatçılar neden Gotik anlayışa dönme ihtiyacı duydular?
Sanatçı kültü nasıl yaratıldı?
Avrupalı düşünürleri Marx'ın ilk çalışmalarını keşfetmeye zorlayan neydi?
Milliyetçiliği ve ırkçılığı ortaya çıkaran koşullar nelerdi?
Nietzsche neden evrensel değerlere savaş açtı?
Çağımızın seçkin kültür ve düşünce tarihçilerinden Frank Turner'ın Yale Üniversite'sinde verdiği derslerden oluşan Rousseau'dan Nietzsche'ye Avrupa Düşünce Tarihi, Aydınlanma döneminden yirminci yüzyılın başına dek Avrupa'da yaşanan radikal değişimi fikir akımları ve öncü figürler üzerinden anlatıyor. Oxford Today'in editörü Richard Lofthouse tarafından derlenen bu dersler, farklı disiplinleri ustaca bir araya getirerek döneme dair kapsamlı bir bakış açısı sunuyor. Yale'in en sevilen hocalarından Turner'ın açık, akıcı ve öğretici üslubu sayesinde düşünce tarihinin zorlu dönemeçlerinde kolaylıkla yol alacak, dersler bittikten sonra kitabın sonundaki okuma listesini takip ederek daha fazlasını öğrenmek isteyeceksiniz
Elinizdeki kitapta Russell, seküler bir ahlakın temellerini atmaya çalışır. İnsan, kutsal bir düzenin değil doğanın bir parçasıdır. "İyi yaşam"ın esin kaynağı sevgi, kılavuzu ise bilimdir. Bireyciliğe düşmeden arzularımızı tatmin etmek, başkalarının iyiliğini istediğimiz bir dünyada mümkündür. Masum arzuları cezalandıran ve insanları ikiyüzlülüğe zorlayan muhafazakar ahlak bizi mutlu kılmaz.
Russell'ın en önemli tespiti belki de şudur: İnsanın mutluluğu, erdemli bir birey olarak yaşama çabasından değil toplumsal koşulların düzeltilmesinden geçer.
Voltaire (1694-1778): Fransız edebiyatının en önemli yazarlarından olan François-Marie Arouet eserlerinde kullandığı Voltaire mahlasıyla tanınmıştır. Eleştirel zekası ve hiciv ustalığıyla sivrilen yazar, neredeyse bütün edebi türlerde eserler vermiş olmasının yanı sıra döneminin siyasi kurumlarına ve popüler düşünce tarzlarına oklarını yönelttiği Felsefe Sözlüğü ile bu alanda da etkili olmuştur. Fransız İhtilali'nin arifesinde Avrupa medeniyetinin gelişim yönünü etkileyen eserleri çağımızda da baskı ve bağnazlık karşısında yurttaşlık hakları ve özgürlük düşüncesinin başyapıtları yer alır. Cahil Filozof Voltaire'in yetmiş iki yaşında yazdığı, emin oldukları ve hala şüphe duyduklarının bir katalogudur. "Ben kimim?" sorusundan başlayarak çıktığı yolculukta Descartes, Spinoza, Leibniz gibi düşünürlerin tezleriyle yüzleşir, kendinin ve başkalarının cehaletinden geçer ve aklın şafağına ulaşır. Bu küçük ama etkili eser Voltaire'in felsefesinin inancıyla birleştiği noktaya ışık tutması açısından da önem taşır.
Stefan Zweig, "Nietzsche: Yaralı Ruhların Şifacısı" adlı biyografisinde sıkıcı ve akademik bir biçimden uzaklaşarak, Nietzsche'nin zaaflarının, alışkanlıklarının, tutkularının ve saplantılarının peşine düşüyor. Nietzsche'nin yapıtlarından ziyade karakterinin derinliklerine inen, bu büyük filozofun varoluş acısını, insanlardan uzaklaşmasını ve mecburi inziva hayatının kuytularının adeta elimizde bir fenerle bizleri dolaştırır.
Hem Zweig hem de Nietzsche okurlarına hitap eden, hiçbir cümlesi boşa sarfedilmemiş, baştan sona yer yer bir roman akıcılığında dopdolu bir kitap çıkmıştır ortaya.
Stefan Zweig, Kendileriyle Savaşanlar’da Hölderlin, Kleist ve Nietzsche’nin yaşamöykülerini anlatıyor. Bu üç yazarın yaşamlarının ortak yanı, mizaçlarını belirleyen neredeyse tabiatüstü bir güçle bitmek bilmeyen bir iç mücadeleyi sürdürmeleridir. İçlerindeki bu güç, yaşamlarının birer tragedya olarak sürüp, öyle sona ermesine neden olmuştur. Yazar, Hölderlin, Kleist ve Nietzsche’nin yaşamöykülerini çağdaşları Goethe’nin hayatından kesitlerle birlikte ele almıştır. Goethe’nin karşı kutbu oluşturan hayatı algılayışı, biçimleyişi ve hayatla yaratıcılık arasında kurduğu bağ, sergilenen yaşamların farklılıklarını daha belirgin hale getirmektedir. Zweig, Kendileriyle Savaşanlar’da yaratıcılık serüveni, anlaşılma sorunu ve sanatçının çevresine karşı tutumunu gerçeğe bağlılıktan ayrılmadan, derin bir duyarlılıkla işlemiştir. Stefan Zweig 20 Ekim 1881'de Viyana'da doğdu. 1920-1928 yılları arasında yazdığı Üç Büyük Usta, Kendi Hayatının Şiirini Yazanlar, Kendileriyle Savaşanlar büyük ses getirdi. Hayatı boyunca her tür resmi ödülü reddeden Zweig 1940 yılında bir konferans için Güney Amerika'ya gitti ve hayatını orada sürdürdü. Zweig, 23 Şubat 1942 yılında ikinci eşi Elisabeth Charlotte ile birlikte, yarattığı birçok roman kahramını gibi savaşın neden olduğu derin ir umutsuzluk duygusuyla ölümü seçti.
Bedenine vurulan kölelik zincirlerinden özgür düşünceleriyle kurtulmuş bir filozof. Epiktetos, tahminen MS. 55 yılında Frigya'da köle olarak dünyaya geldi. Gençlik yıllarını, 5. Roma İmparatoru Nero tarafından azat edilmiş, zenginliği ve gaddarlığıyla ün salmış Epaphroditos'un kölesi olarak geçirdi. Köleyken bile zihnini felsefi sorular kurcalıyordu. Aynı dönemde Stoacı Filozof Musonius Rufus'tan ders aldı.
Özgürlüğüne kavuşmasının ardından kendini felsefeye adamışken 11. Roma İmparatoru Domitianus tarafından Roma'dan sürgün edildi ve gittiği Nikopolis'te ünlü bir felsefe okulu kurdu. Yaşamı boyunca ahlak, irade, özgürlük gibi konular üzerine yoğunlaştı, ancak geride hiçbir yazılı not bırakmadı. Epiktetos'un görüşleri, Nikopolis'teki öğrencilerinden Arrianus'un derslerde tuttuğu notlar sayesinde günümüze kadar ulaştı. Dört Cilt, El Kitabı ve Fragmanlar'dan oluşan Düşünceler ve Konuşmalar Tanrı'nın kutsal ışığında akıl, mantık ve vicdanının sesini dinleyen özgür insanı arıyor
La Boetie'nin tahminen 1550'de yazdığı ve 1579'da gizlice basılan Gönüllü Kulluk Üzerine Söylev, çoğunluğun tek bir kişiye boyun eğmesinin nasıl mümkün olduğunu ve insanların gönüllü kulluktan nasıl kurtulabileceğini anlatırken devlet ve iktidar ilişkilerine de yeni yaklaşımlar getiriyor. İktidarın tahakkümüne biat eden insanlar üzerinden devletin, dolayısıyla da itaat ve iktidar ilişkilerinin sorgulandığı bu kitabı, La Boetie henüz 22 yaşında bir üniversite öğrencisiyken yazdı.
On altıncı yüzyılda yazılan, devlet egemenliği ve iktidarın meşruluğunu irdeleyen bu eser, on dokuzuncu yüzyıl toplumsal hareketlerine yön vermekle kalmayıp Tolstoy gibi dönemin anarşist düşünürlerini de etkiledi. La Boetie'nin kısacık hayatına sığan bu kısa metinde, iktidar ilişkilerinin nasıl sürdürüldüğünü ve bu tahakküm karşısında direniş ve sivil itaatsizlik teorilerinin nasıl hayata geçirilebileceğini görüyoruz.
Değil mi ki düşlediğimiz cumhuriyet hiçbir yerde bulunamıyor, o zaman otium yani inziva bizim için bir zorunluluktur. Ne hiçbir şey yapmamak, ne de haşa hayattan vazgeçmek. Gönüllü bir istirahat sadece, düşünerek eyleyebileceğimiz bir iç sürgün.
Seneca işsizliğe özendiriyor bizleri.
"Bütün devletleri tek tek gözden geçirsem, bilge kişiye tahammül edebilecek veya bilge kişinin tahammül edebileceği bir tane bile bulamazdım."
Klasik Felsefe, Adamson'ın eksiksiz bir felsefe tarihini her zamankinden daha kapsamlı ama aynı zamanda daha eğlenceli sunmayı amaçladığı bir dizinin ilk kitabıdır. Popüler Felsefe Tarihi podcastine dayanan Klasik Felsefe, Sokrates-öncesi filozoflardan başlayarak, Sokrates'in sorgulayıcı tarzını ve Platon'un diyalogları ve Aristoteles'in incelemeleriyle felsefenin ilk tam çiçek açışını mizahi ve ayrıntılı bir bakışla sunuyor.
Hikaye sadece büyük figürlerle değil, aynı zamanda Hipokratik Külliyat, Platoncu Akademi ve antik felsefede kadınların rolü gibi daha az tartışılan konularla kesintisiz anlatılıyor. Adamson ayrıca Platon'un Devlet'ine ve Aristoteles'in Nikomakhos'a Ethik'ine derinlemesine girişler yapıyor. Bu tam kapsam ona felsefenin tüm alanlarındaki eski tartışmaları ele almasını sağlıyor. Ardından erken dönem Yunan kozmolojisinin Homeros ve Hesiodos'a nasıl tepki verdiğini, Sokrates'in oyun yazarı Aristophanes ve tarihçi Ksenophon'ı nasıl ele aldığını ve Yunan tarihindeki olayların Platon'un düşüncesini nasıl etkilemiş olabileceğini aktarıyor.
Batı felsefe geleneğinin temelini oluşturan antikçağ felsefesi, ilk filozof kabul edilen Miletoslu Thales'le başlayıp Roma İmparatorluğu'nun çöküşüne değin sürer. Yaklaşık 1000 yıllık bir dönemi kapsayan bu süreç doğa araştırmalarıyla felsefi düşünmeyi başlatan ilk filozoflardan felsefenin seyrini insana yönelten Sokrates'e. temel taşlarını döşeyen Platon ve Aristoteles'e, Yonan kültürünü Hindistan'daki Indos kıyılarına kadar yayan Büyük İskender'in yel açtığı kültür ikliminde insan hayatına yeni bir yön vermeye çalışan Epikuros ve Stoa okullarına ve Platon felsefesini yeniden yorumlayıp zenginleştiren Yeni-Platonculuk ile erken dönem Hıristiyan düşünürlerine değin uzanır.
Felsefenin doğduğu, gelişip serpildiği bu süreç insan, tanrı, doğa, evren, ahlak, siyaset, toplum gibi belli başlı konularda felsefe tarihi buyunca tartışılacak en temel soruların belirlendiği, tartışmaya açıldığı dönemdir. Öyle ki, felsefe tarihinin en önemli filozoflarından Hegel'e, "Yunanların arasında kendimizi evimizde gibi hissediyoruz" dedirtecek; zihninde adeta bütün bir antikçağı Platonun şahsında felsefe kavramıyla Özdeşleştiren Ralph Waldo Emerson'a, "Platon felsefedir, felsefe de Platon" diye yazdıracak denli her filozofun, düşünürün, edebiyatçının yuvası bildiği bir dönem.
Antikçağ felsefesini, kültürü ve edebiyatıyla bir bütün olarak ele alan ve onu Eski Yunanca ve Latince metinler üzerinden inceleyerek anlatan bu eser salt bir felsefe tarihi olmanın ötesinde felsefenin derinlerine bir yolculuk, sürükleyici bir düşünce serüvenine davettir.
Warburton bu sefer büyük düşünürlerin artık klasikleşmiş kitaplarını işlediği yeni eserine Platon'un Devlet'i ve Aristoteles'in Nikomakhos'a Etik'e uygun bir girişle başlıyor. Bu filozofların temel düşüncelerini kuşbakışı verdikten sonra onlara yönelik temel eleştirileri sıralıyor.
Ardından kitap okurun sıkılmasına olanak tanımadan adil ve seri bir hızla ilerliyor. Platon'un Devlet'inden Rawls'un Adalet Teorisi'ne 32 felsefe klasiğini hepimiz için ulaşılabilir kılıyor. Her bölümün sonunda verilen okuma listeleri ve kitabın sonunda verilen sözlükçe ise isteyen okura yeni kapılar açıyor.
"Batı felsefesinin klasik kitaplarına ilişkin kıvrak ve canlandırıcı bir tur."
Farabi (870-950): Türk-İslam filozofu, gökbilimci, müzisyen. İslam'ın Altın Çağ'ının en önemli isimlerden biridir. Farabi yükseköğrenimini Bağdat'ta tamamladı, zamanın ünlü bilginlerinden ders aldı. Aristoteles'in ve Platon'un eserlerini inceledi, bu iki filozofun felsefelerini İslam'la bağdaştırmaya, bu sayede İslam dinine felsefi bir nitelik kazandırmaya çalıştı. Felsefeye mantık ile başlayıp metafizik üzerinde durdu; felsefenin dil, siyaset, doğa, zihin ile ilgilenen dallarında eserler verdi; müzik aletleri geliştirdi, müzik ve psikoloji konularında yazdı.
İslam felsefesinin gelişmesini ve korunmasını sağladı, Batılı Orta Çağ düşüncesini etkiledi.
Siyaset felsefesi alanındaki en olgun eseri kabul edilen Mutluluğun Kazanılması öncelikle insanların her iki dünyada mutluluğu kazanmalarına aracı olan insani şeyleri, yani teorik erdem, fikri erdem, ahlaki erdem ve pratik sanatları tanımlar
Yeni bir yer mi açtınız; mağazanızı yeniden mi tasarladınız veya yeni bir ürün ya da hizmet mi eklediniz? Bu haberi kendinize saklamayın; paylaşın, duymayan kalmasın.
Müşterilerin soruları varsa, bizim de yanıtlarınız var. En sık sorulan soruları ekleyin; böylece herkes kazançlı olsun.
kitaplıyorum.com
Telif Hakkı © 2021 kitaplıyorum.com - Tüm Hakları Saklıdır.
GoDaddy Destekli
Web sitesi trafiğini analiz etmek ve web sitesi deneyiminizi optimize etmek amacıyla çerezler kullanıyoruz. Çerez kullanımımızı kabul ettiğinizde, verileriniz tüm diğer kullanıcı verileriyle birlikte derlenir.
Hoş Geldiniz! Denemeye Değer!